Siğiller Nasıl Tedavi Edilir?

Siğil tedavisi sırasında asıl amaç siğili uzaklaştırmak ve yok etmektir. Günümüzde farklı olarak uygulanan tedavi yöntemlerinin hiçbirisi siğili yok edeceğine dair yüzde yüz başarı garantisi vermez. Çünkü tedaviyi etkileyen iki önemli unsur bulunmaktadır. Bunlardan birincisi hastanın işlem sırasında virüse karşı göstermiş olduğu bağışıklık derecesi diğeri ise siğil tedavisi işleminin doğru bir şekilde uygulanmasıdır. Siğil tedavisinde en çok kullanılan yöntemler; koterizasyon (yakma tedavisi), asit salisilik, laktik asit, kriyoterapi (sıvı azot tedavisi), lazer, Fluorourasil içeren solüsyonlar, podofilin, psikoterapidir.

Siğil tedavisi kolay bir tedavi olmakla beraber hasta açısından çok sıkıntılı bir tedavi şeklidir. Siğillerin sayısının az olduğu durumlarda yerel anestezi uygulanarak ısıyla pıhtılaştırma sağlanır. Siğillerin sayısının çok ve siğillerin dağınık olduğu durumlarda ve özellikle çocuk hastalarda genel anesteziye başvurulur. Tedavi sırasında veya tedavi sonrasında yeni siğillerin çıkıp çıkmaması ve yok edilen siğillerin yenilemesi durumunda nerede görüleceği önceden bilinmemekte. Yeni çıkacak olan siğillerin daha önceden siğil olmayan bölgelerde çıktığı hastalara anlatılmaktadır. Durum elveriyorsa sıvı azot kullanımı yapılmaktadır. Bu tür siğil tedavisi şeklinde sıvı azot -200 derecede dondurularak içinde sıvı olan bir kese oluşturulur. Kese içerisindeki sıvı siğil çevresindeki dokularca emildiği takdirde siğili iyileştirir. Sıvı azot tedavisinde iyileşme sonrası iz kalmamaktadır. 

Tıbbın uygulamalarının yanı sıra büyüklerimizin bildiği doğal yöntem veya bitki ilaçlarıile elde edilen karışımlar ile de siğili tedavi etmek mümkün. Bu tedavi yöntemlerine örnek verecek olursak söğüt yaprağı, sütleğen bitkisi ve incir sütüdür. Bu tedavinin kullanıldığı siğil durumu sadece el üzerinde bir parmakta sinir ve strese dayalı olarak bir adet siğil çıkmışken hiçbir tedavi uygulanmadan dört sene içerisinde bütün ele yayılması ile bu tedavi uygulanmıştır. El üzerinde çoğalan bu siğillerin içerisinde çok minik siyah noktalar bulunmaktadır. Bu siyah noktalar siğil yumurtasıdır. Ayrıca bu tür siğiller genelde kötü huylu ve bulaşıcı olurlar. Ayrıca üreme gösterdiği için de bu siğilin dişi olduğu anlamına gelmektedir. Bu tür siğillere söğüt yaprağı, sütleğen bitkisi ve incir sütünden oluşan karışım siğillerin tedavisinde oldukça kesin sonuç vermektedir. Bu tedavinin uygulanması ise şu şekildedir: Söğüt yaprağı havanda ezilir. İçerisine sütleğen bitkisi ve incir sütü de ilave edilerek karıştırılır.
Siğil üstünü tamamen kapatacak şekilde üzerine sürülür. Bu işlemden sonra söğüt bitkisi siğilin üzerinde en az yarım saat bekletilmeli. Bir hafta içerisinde en az dört kere tekrarlanmalıdır. Tekrar uyarmakta fayda var. Bu tedavi sadece el ve ayaklarda çıkan siğiller için geçerlidir.
Siğillerin tedavisine yönelik arayışlar yüzyıllar öncesine dayanmaktadır. Büyü yaparak, hocaya okutarak, bitkiler sürerek ve benzeri şekillerde pek çok tedavi yöntemi denenmiştir. Günümüzde halen siğilleri yok eden büyülü güçleri olduğuna inanılan kişiler mevcuttur. Kimi zaman bu tedavilerin sonuç verdiği görülebiliyor. Ancak zaten siğiller kendiliklerinden iyileşme sağlayabiliyorlar. Bu durum, siğillerin iyileşme dönemlerinde olmaları şeklinde açıklanabilir. Bir ihtimal telkin de fayda sağlayabilir. Siğil şikâyetlerinin olması durumunda en doğru yaklaşım, öncelikle bir hekime müracaat etmektir.
Siğilleri ortadan kaldırmaya yönelik pek çok tedavi yöntemi olsa da siğil virüsünün tamamen vücuttan atılmasını sağlayan bir yöntem yoktur. Vücuda giren virüs ömür boyu orada kalır. Siğiller eritici merhemlerle dondurularak, elektrikle yakılarak, ameliyatla çıkarılarak tedavi edilebilirler. Tüm bu işlemler bir hekim tarafından gerçekleştirilir.
Çocukluk dönemlerinde görülme sıklığı fazla olan el ve diz siğilleri tedavi edilmeksizin kendiliklerinden iyileşebilecekleri gibi mikrop öldürücü asitli losyonlar uygulanarak da tedavi edilebilir. İlaçların günde 2 defa uygulanması halinde siğiller 2 – 3 ay gibi bir zaman dilimi içinde yok olurlar. Yetişkinlerde ise el ve yüz siğillerinin varlığı durumunda kimi zaman sıvı nitrojenle veya CO2 karıyla dondurulmak suretiyle tedavisi sağlanır. Bu yöntem biraz ağrılı fakat oldukça etkili bir yöntemdir. Hasta bölgede önemli bir iz bırakmaz. Elektrikle yakılan siğillerde iz bırakma ihtimali daha yüksek olduğundan ve çoğunlukla siğilin yeniden tekrarlaması söz konusu olduğundan elektrikle yakma yöntemi pek fazla tercih edilmez.
Genital siğiller, bir doktor veya hemşire tarafından uygulanması uygun olan özel bir doku eritici ile tedavi edilebilirler. En ufak bir dikkatsizlik ağrıya neden olabileceği gibi ilacın sağlıklı deriyle temas etmesi halinde sağlıklı deri tabakasında hasara yol açar. Uygulandıktan 4–6 saat sonra ilaçlı bölge yıkanarak temizlenmelidir. Bebeğe zehirli etkisinden ötürü hamilelik döneminde kesinlikle uygulanmamalıdır. Kimi zaman ise siğilin tamamen ortadan kaldırılmasına veya tedavisinin tamamlanmasına rağmen siğil virüsü ciltte uykuya dalar ve birkaç hafta veya ay sonra yeniden aktifleşir.
Siğiller tehlikesiz oluşumlardır. Mikroskop altında incelendiğinde üst deri hücrelerinin özellikle de keratinli tabakanın artmış olduğu gözlenir. Üstelik hücrelerde virüsün neden olduğu bazı değişimler de görülür. Şayet siğil haricinde bir oluşumdan şüpheleniliyorsa kesin tanı için patoloji sonuçları değerlendirilir. Mikroskobik görüntüler ile basit bir şekilde tanı konulur.
Unutulmamalı ki siğil veya siğil benzeri oluşumların varlığı durumunda, kesin tanı ve tedavi için muhakkak doktora başvurulmalıdır. Siğiller için eş-dost tavsiyesi ile gelişi güzel ilaçlar kullanılmamalıdır. Ayrıca siğillerin kazınması veya koparılması durumunda siğiller iyileşmeyeceği gibi hastalık daha çok yayılma eğilimi gösterecek ve kanamalara neden olacaktır.
Siğil tedavisinde uygulanan 100’den fazla yöntem vardır. Ancak seçilecek tedavi; lezyonların yerine, sayısına, büyüklüğüne, hastanın uyumuna, yaşına ve ağrı eşiğine ve maddi imkânlara göre değişebilir. Diğer bir tedavi sınıflandırması ise hasta ve hekim tarafından uygulanan tedaviler olarak belirlenebilir. Cerrahi tedavi yöntemleri, cryo, lazer, elektro koter, cerrahi eksizyon doktorlar tarafından uygulanan yöntemlerdir. Dıştan, salisilik asit, 5-FU, podophyline uygulamaları ise hastaların evde kendisinin uygulayabileceği yöntemlerdir. Tüm bunlara ilaveten; immunoterapi, interferon ve imiquimod (ALDARA) siğil tedavileri de birer alternatiftir.

Siğillerin Mutlaka Tedavi Edilmeleri Gerekir Mi?

Çocuklarda oluşan siğillerin büyük çoğunluğunda tedavi ihtiyacı duyulmaksızın zamanla kendiliğinden iyileşerek yok olurlar. Ancak siğillerin kendiliğinden kaybolma durumunun kimleri kapsadığı bilinmediğinden gerek diğer kişilere bulaşmasını gerekse vücudun diğer bölgelerine yayılmasını engellemek adına tedavisi gereklidir. Erişkinlerde siğillerin kendiliğinden yok olması çocuklardaki gibi kısa sürede ve basit olmaz. Özellikle yüksek riskli HPV virüslerinin neden olduğu siğiller tedavi edildikleri takdirde tekrarlayabilirler. Buna rağmen tedavinin ihmal edilmesi durumunda kanser oluşma riski daha yüksektir. Bu sebeple kesinlikle tedavi edilmelidirler.

Siğillerin Bölgesel Yerleşimi Ve Bulaşıcı Özellikleri Neden Farklıdır?

Siğile neden olan HPV virüsünün birçok alt tipi bulunmaktadır. (HPV–11, HPV–18 vb.) Bunlardan 10 tanesi bilhassa genital bölge enfeksiyonlarına eğilimlidirler. Kolaylıkla bulaşır, hızlı bir şekilde çevre bölgelere yayılırlar. Ayrıca tedaviye karşı daha dirençlidirler. Aralarında bazıları kansere yol açabilmektedir. Tüm bunlardan dolayı “yüksek risk grubu siğiller” ismini alırlar. Bunlardan en tehlikeleri HPV–16 ve HPV–18 dir. Rahim ağzı kanserlerinde bu virüslere sıkça rastlanır.

Neden Herkeste Siğil Olmaz?

Siğiller her bünyede faaliyet gösteremezler.  Bağışıklık sistemi güçlü olan bir bünyeye bulaşmış olsa dahi çoğalamazlar. Siğil virüsleri derinin hasarlı olduğu bölgelere kolaylıkla bulaşıp üreyebilirler. Tırnak yeme alışkanlığı deri bütünlüğünü bozduğundan o bölgede sıklıkla siğillere rastlanır. Bağışıklık sistemi zayıf olan ve alerjik yapıya sahip insanlara enfeksiyon daha koyar yerleşir. Dengesiz beslenme, stres ve yoğun yaşam sürmek, çok fazla çalışmak ve yorgun düşmek, çok eşlilik, korunmasız ilişkiler, ortak kullanılan eşyalar ve havuz benzeri ortamlar hastalığın bulaşma riskini arttırır.

Siğil İçin Doktora Başvurmasam Olmaz Mı?

Hocaya okutmak, sarımsak sürmek, sigara basmak, büyü yaptırmak gibi bilimsel olmayan teknikler kullanılarak tedavi edilip edilemeyeceğine dair sorular hastalar tarafından sıkça sorulur. Fakat HPV’nin yüksek risk grubunda olmayan tiplerinde zaten hiç müdahale edilmeden bile hastalık kendiliğinden gerileyerek siğiller yol olabiliyor. Bu sebeple, bu gibi işlemlerin uygulanması halinde siğillerin geçtiği görülebilir. Çünkü zaten hastalık kendiliğinden iyileşme dönemine girmiştir. Fakat strese bağlı olarak gelişen siğillerde telkin de etkili olabilir. Herhangi bir zararı olmadığı için toplumumuzda birçok kişi tarafından doktora danışmaksızın uygulanır. Fakat bu konuda en doğru yaklaşım doktora başvurmaktır.

Siğilin Sürekli Tekrarlamasının Nedeni Nedir?

Siğillerin sürekli tekrarlaması halinde şu olasılıklar düşünülebilir;

— Hasta tedaviyi tam ve düzenli bir şekilde uygulamıyordur,
- Hastanın vücut direnciyle alakalı problemler söz konusudur.(kansızlık, parazit, kronik enfeksiyonlar ve böbrek yetmezliği, atopik bünye, immünyetmezlik, beslenme bozukluğu vb.)
- Hastanın stresli ve yoğun yaşamı devam ediyordur.
— Siğili oluşturan HPV tipi, yüksek riskli gruba dâhildir.(HPV 16 gibi)
- Yakın çevrede bulaşıcılık kaynağı olabilir.

Siğillerin Tekrarlaması Halinde Ne Yapılmalıdır?

Kimi zaman siğilin tedavi edilerek yok edilmesinden kısa bir zaman sonra yeniden siğillerin çıktığı görülür. Bunun nedeni siğil virüsünün halen bünyede var olması ve siğile tedavi uygulanmadan önce çevresine virüs yaymış olmasıdır. Ve böylece yok edilen anne siğilin çevresinde yavru siğiller oluşur. Erken tedavi ile bu siğil etrafına daha az virüs yaymış olur. Dolayısı ile anne siğilin erken tedavi edilmesi bu yavru siğillerin gelişimini engeller.

Siğiller İle İlgili Yeni Yapılan Çalışmalar Var Mı?

Bu konudaki araştırmalar özellikle son yıllarda çok daha hız kazanmıştır. Aşı uygulaması; geliştirilen en etkili ve en yeni tedavilerdendir. Şu an için büyük rağbet gören bu yöntemin, önümüzdeki yıllarda daha popülerleşerek siğilleri önlemede önemli bir alternatif olacağı düşünülmektedir. Özellikle gerek koruyucu, gerekse de tedavi edici HPV aşılarıyla ilgili deneysel çalışmaların kapsamlı bir şekilde sürdürüldüğü ve hayvansal çalışmalarının bitmek üzere olduğudur.

Diğer Siğil Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Siğil tedavisinde lazer uygulaması, siğillerin tahrip edilerek ortadan kaldırılmasını sağlar. Bu amaçla pek çok lazer kullanılabilir. Ancak diğerlerine göre çok daha pahalı bir yöntem olduğundan ve lokal anestezi gerektirdiğinden fazla tercih edilmez.
Ayrıca; kansere karşı kullanılan “bleomisin” isimli ilacın siğil içine enjekte edilmesi suretiyle de tedavi uygulanabilir. Ancak enjeksiyonun ağrılı olması ve birçok yan etkisinin olması bu yöntemin dezavantajlarındandır.
Siğil tedavisindeki bir diğer yöntem ise İmmunoterapi yöntemidir. Bu yöntemdeki amaç, vücudun bağışıklık sistemini harekete geçirmektir. Pek çok çeşit İmmunoterapi yöntemi mevcuttur. Bu yöntemde vücudun alerji gösterdiği bir madde siğil üzerine sürülür ve siğile karşı küçük bir alerjik reaksiyon belirir, en nihayetinde siğil yok edilir.

Ayak Tabanındaki Siğillerin Tedavisi

Ayak tabanında yer alan siğillerin tedavisi güçtür, çünkü siğiller deri yüzeyinden çok derinin iç tabakalarına gömülüdür. Bu tip siğillerin tedavisinde; salisilik asitli flasterler, bazı kimyasalların siğil üzerine uygulanması, lazer, koter ve klasik cerrahi gibi yöntemlerden yararlanılır. Doktorunuzun size tavsiyesi ise; ayak tabanına uygulanan basıncı azaltacak ayakkabılar kullanmanız, nem ve ıslaklığın virüs yayılımını kolaylaştırması nedeniyle ataklarınızın kuru olmasına özen göstermeniz şeklinde olacaktır.

Siğillerin Dış Görüntüsü Nasıl Olur?

Siğillerinin görüntüleri,yapıları ve büyüklükleri oluştuğu bölgeye ya da siğilin çeşidine göre değişkenlik gösterebilir. Renk olarak genellikle ten renginde olmalarına karşın ten renginden kahverengiye doğru çeşitli tonlarda da görülebilirler. Kabarık, nasırımsı ve sert bir kitle şeklindeki oluşumlardır. Avuç içinde çıkan siğiller çoğunlukla tektir, kubbe şeklinde kabarıktırlar ve üzerlerinde çok sayıda ufak girinti-çıkıntı vardır. Uzun süreli ve inatçıdırlar. Renkleri ise, pembeden kahverengiye doğru değişik tonlarda görülür. El, yüz ve diz bölgelerinde oluşan siğiller çoğunlukla fazla sayıda ve kimi zaman düz yüzeylidirler. Lif biçimindeki siğil türleri ise, ince uzun çıkıntılar şeklinde boyun ve yüz bölgesinde çıkarlar.
Genital siğiller kadınlarda dış genital bölgedeki deri kıvrımlarının içinde veya etrafında görülür. Erkeklerde ise penis başında veya genital bölge etrafında herhangi bir yerde görülebilir. Büyüklükleri çok fazla boyutlara ulaşabilir ve hızla yayılırlar. Salkım veya karnabahar şeklinde, çirkin görünümlü fakat rahatsızlık vermeyen oluşumlardır. Fakat kimi zaman cinsel ilişki esnasında ağrı yapabilir. Ayrıca cinsellik ve boşaltım faaliyetlerini engellemesi de söz konusu olabilir. Genital siğiller çoğunlukla diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklarla bir arada bulunurlar. Dolayısı ile kişide böyle bir şikâyet olması halinde mutlaka bir doktora başvurmalı ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıkların (CYBH) olma ihtimali göz önüne alınarak gerekli tetkikler yapılmalıdır.
Siğillerin ufak kılcal damarları mevcuttur. Siğil yüzeyinin çizilmesi veya kesilmesi durumunda kanayan bölgedeki kılcal damarlar içindeki kan pıhtılaşır ve dışarıdan siğil tepesinde siyah benekler şeklinde görülür. Bu görüntü ile hekimler, siğilleri diğer benzeri oluşumlardan ayırt edebilirler.

0 yorum:

Yorum Gönder